25 Nisan 2014 Cuma

Balık Yağı Ne İşe Yarar?

Balık Yağı Ne İşe Yarar?
Her ne kadar sağlıklı beslensek, sebze-meyveyi yeterince tüketsek de bazı vitamin ve mineralleri yediğimiz gıdalardan almak, vücudumuz için yeterli değildir. Omega-3 ve Omega-6 gibi takviyelerin besinler yanında, gıda desteği olarak alınması son derece faydalıdır.
Bunları da en iyi şekilde balık yağı ile almak mümkün.

Haftada iki ya da üç kez tüketilmesi gerekirken dah az alınan balık miktarı ihtiyacımız plam Omega 3 ve Omega 6′yı alamamamıza neden olur. Oysa ki Omega -e ve Omega -6 bakın nelere iyi geliyor:

- Omega-3 asitleri, en beyin sağlığımız için gerekli. Düzenli kullanıldığında beyin hasarına neden olan hastalıklara karşı koruyucudur.

-Omega-6 yağ asitleri, göz sağlığı için son derece önemlidir. Glukom başta olmak üzere pek çok göz hastalığını engeller.

-Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) yaşayan çocuklar için balık yağı tedavinin bir parçasıdır. Hekimin uygun gördüğü ilaç tedavisini destekler.
Balık Yağı Ne İşe Yarar
-Kalp ve damar hastalıkları için de tavsiye edilen balık yağı, bununla beraber çok iyi bir tansiyon dengeleyicidir.

-Özellikle çocukların kemik sağlığını korumak için balık yağından faydalanılabilir.

-Solunum yolu hastalıklarının azaltılmasında da çok işe yarayan balık yağı astım, bronşit gibi solunum yolu kaynaklı sağlık sorunlarının çözümüne yardımcıdır.

Tüm bu faydalarını yanında balık yağı kullanımında dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, hamilelerin ya da hamilelik ihtimali olanların, hekimlerine danışmadan, balık yağı kullanmaya başlamaması gerektiğidir.
Girişken olun, paylaşın!

Zeytinyağının Faydaları

Zeytinyağının Faydaları
Mutfaklarımızın baştacı zeytinyağı adeta doğal bir şifa kaynağıdır. Hiçbir kimyasal işleme uğramayan zeytinyağı yenirken de kesinlikle kimyasal bir müdaleye ihtiyaç duymaz. Elde edildiği şekilde tüketilebilir.

Hepimizin mutfaklarını süsleyen, salataların vazgeçilmezi olan zeytinyağının faydalarını biliyor musunuz?
-Zeytinyağı, çok iyi bir nemlendiricidir.Özellikle kuruyan eller ve çatlayan dudaklar için en iyi çare zeytinyağıdır.
-İdeal bir masaj yağıdır. Cildi besleme özelliği olduğu için özellikle bebeklere, duş sonrası yapılan masajlarda zeytinyağı tercih edilmelidir.
Zeytinyağının Faydaları nedir
- Kolestrolü çok iyi dengeler. Damar tıkanıklığını ve buna bağlı kalp hastalıklarını önler. Akdeniz iklimi insanların yaşam sürelerinin diğer bölge insanlarına göre daha uzun olmasının en büyük sebebi, zeytinyağı ağırlıklı olan beslenme alışkanlıklarıdır.

-İçindeki özel maddelerle özellikle çocukların beyin gelişimine olumlu katkı sağlar. Çocuklara çay kaşığıyla içirilebileceği gibi salata ve yemeklerde tüketmeleri de sağlanabilir.

-Mide asidi kaynaklı mide hastalıklarına iyi gelir. En başta ülser ve gastrit için en iyi çare zeytinyağlı, dolayısıyla hafif gıdalara ağırlık vermektir.

-Zeytinyağı, barsakları düzenler ve basit kabızlığı gidermede birebirdir. Bunun için her gün aç karnına bir kaşık içilmesi yeterlidir. Hem yetişkinlerde hem de çocuklardaki kabızlık için kullanılabilen zeytinyağı çok iyi bir laktasiftir.

-Romatizma ağrısı olan ve tahriş olmuş yerlere zeytinyağı sürmek iyi gelir.
-Zeytinyağı ile saç derisine masaj yapmak, kepeği önler ve saçı besleyerek gür ve parlak olmasını sağlar.
Girişken olun, paylaşın!

Converse'den "The Simpsons" teması

 Converse'ten
Converse, The Simpson dizisini 25. yılında markanın en çok sevilen serisi Chuck Taylor/All star ile buluşturdu. Bu yıl televizyon hayatında 25. yılını kutlayan dizi, Amerika tarihinin en çok kazanan dizisi olma ünvanını da koruyor. Converse bu yeni koleksiyonu ile dizinin sevilen karakterleri Marge, Bart Lisa ve Maggie’nin grafik tasarımlarını ikonik modeli Chuck Taylor ile buluşturuyor.

Çocuklar için 'kırmızı alarm

üm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de her geçen yıl artan “obezite”nin özellikle çocuklar üzerindeki etkisi gelecek kuşakların sağlığı açısından alarm niteliğinde.

"Bireylerin boy uzunluklarına göre vücutta sağlığı bozacak şekilde aşırı miktarlarda yağ birikimi" olarak tanımlanan şişmanlık ve obezitenin enerji, yağ ve şeker içeriği yüksek yiyeceklerin tüketimindeki artışla birlikte çocuklarda görülme oranı da her geçen yıl artıyor. Bahçeşehir Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Can Ergün’e göre çocukluk çağı obezitesinin temel nedeni, yetişkinlerle benzer şekilde alınan enerji ile harcanan enerji arasındaki dengesizlik. Ergün, toplumsal ve ekonomik gelişmelerin yanı sıra tarım, taşımacılık, şehir planlama, çevre, yiyecek işleme, dağıtım, pazarlama ve eğitim alanındaki politikaların da çocukluk çağı obezitesinin artmasında önemli bir durum olduğunun altını çiziyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı araştırmalara göre dünyada 5 yaş altındaki yaklaşık 40 milyon çocuk kilolu. Daha önceleri yüksek gelir düzeyine sahip ülkelerde karşılaşılan bir problem olduğu düşünülen obezite, bugün hem düşük hem de orta gelir düzeyine sahip ülkelerde de karşılaşılan önemli bir problem olarak ortaya çıkıyor. Gelişmekte olan ülkelerde ise yaklaşık 30 milyon, gelişmiş ülkelerde ise yaklaşık 10 milyon kilolu çocuk bulunuyor. Çocukluk obezitesi açısından Türkiye’de de veriler tehlike sınırında: Türkiye genelinde (6 – 10 yaş grubu)  çocukların yüzde 6.5’inin şişman (erkekler: yüzde 7.5, kızlar: yüzde 5.4), yüzde 14.3’ ünün ise hafif şişman/kilolu (erkekler: yüzde 15.1, kızlar: yüzde 13.5) olduğu saptandı. Şişmanlık görülme sıklığı 6, 7, 8, 9 ve 10 yaşlarında sırasıyla yüzde 5.5, yüzde 5.8, yüzde 6.1, yüzde 7.7 ve yüzde 6.9 bulundu. Şişmanlık sorununun en fazla görüldüğü bölgeler ise sırasıyla İstanbul (yüzde 13)  ve Batı Marmara (yüzde 11.7)
KENTSEL BÖLGEDE ŞİŞMANLIK DAHA FAZLA
Bahçeşehir Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Can Ergün kentsel bölgelerde yaşayan çocuklarda obezitenin daha sık görüldüğünü belirtiyor. “Kentte yaşayan erkek çocuklar arasında şişmanların oranı yüzde 11.2, kırsal bölgede ise yüzde 3.7, kız çocuklar için değerlendirildiğinde ise bu oranlar sırasıyla yüzde 7.4 ve yüzde 3.1, bu da gösteriyor ki kentte yaşayan çocuklarda obezite görülme sıklığı ne yazık ki daha fazla. Bunun en büyük nedeni ise günlük hayatta fiziksel aktivite fırsatlarını azaltan çeşitli faktörler. Örneğin taşıma, şehir yaşamı,  beden gücü kullanılarak yapılan işlerin azalması bu faktörlerin arasında sayılabilir.
ÇOCUKLUK ÇAĞI OBEZİTESİNİN ENGELLENMESİ İÇİN NELER YAPILABİLİR?
Çocukların davranışlarının uzun dönemdeki sonuçlarının neler olabileceğini anlamak için sınırlı düzeyde yeteneğe sahip olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Can Ergün, obezite ile savaşırken çocuklara özel bir ilgi gösterilmesi gerektiğinin önemini belirtiyor ve ekliyor: “Çocukluk çağı obezitesinin önlenmesinde ailelerin üzerine düşen en önemli ve temel görev çocukları için iyi bir rol model olmalarıdır. Çocuklar daha sağlıklı beslenmeliler, aktif kalmalılar, TV izleme zamanını azaltmalılar”. Bahçeşehir Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Can Ergün’e göre yapılması gerekenler:
- Bebeklerin doğumundan sonra ilk 6 ay boyunca sadece anne sütü ile besleyin. Ek besinlere geçildikten sonra bile 12 ay ve mümkünse daha fazla bir süre bebeği emzirmeye devam edin. Eğer bebeği mama ile besliyorsanız dışarıdan şeker ve nişasta eklemeyin.
- Tabağın tümünü bitirmek yerine çocuğun kendi enerji alımını düzenleme yeteneğini kabul edin.
- Büyüme ve gelişmenin sürdürülebilmesi için yeterli düzeyde enerji ve besin alımını sağlayın.
- Özellikle şeker ve mısır şurubu ile tatlandırılmış içecekler olmak üzere kalorisi yüksek ancak besin öğesi içeriği düşük yiyecekleri evde bulundurmayın.
-  Evde besleyici yiyecekler bulundurarak sağlıklı yemeyi destekleyin – sebze ve meyveler, tam tahıllar, sert kabuklu meyveler (fındık, ceviz vb.), sağlıklı protein kaynakları (kırmızı et yerine beyaz et, balık eti, kuru baklagiller vb.), az yağlı kahvaltılık ürünler
- Sağlıklı bir diyet tüketerek çocuklarınız için bir model olun.
- Çocuklarınızı sebzeler gibi sağlıklı yeni yiyecekler denemek için cesaretlendirin. Çocukların bir yiyeceği kabul etmeleri için birden fazla deneme gerektiğini unutmayın.
- Kahvaltı yapın ve çocuğunuzu da günlük olarak kahvaltı yapmasını sağlayın.
HAMİLELİK SIRASINDA DİYET YAPMAKTAN KAÇININ
Çocukluk çağında yaşanan obeziteyi annenin hamilelik döneminde yaptığı yanlışların da tetiklediğini belirten Ergün’e göre, hamilelik süresince sigara içme, aşırı kilo alma ve kan şekeri düzeyleri; daha özel olarak ise annenin gestasyonel diyabet (gebelik şekeri) geliştirip geliştirmediği faktörleri bebeğin anne karnındaki beslenme durumunu ve gelecekteki sağlığını önemli derecede etkiliyor. Öte yandan hamilelik sırasında annelerin diyet yapması tercih edilen bir durum olarak görülmüyor ve bu nedenle hamilelikten önce kadınların sağlıklı bir vücut ağırlığına sahip olmaları kuşaklar boyunca obezitenin önlenmesinde oldukça önemli.
“ZAYIFLIK İDEALİ OBEZİTE RİSKİNİ ARTIRABİLİR”
Çocuklarda diyet yapmanın önerilen bir durum olmadığını belirten Can Ergün, özellikle diyet yapmanın uzun dönemde yeme bozukluklarına neden olabileceğinin altını çiziyor ve ekliyor: “Araştırmalar, çocukların diyet yapmaya başlamalarında en güçlü faktörün ailelerin teşviki olduğunu gösteriyor.  Ailelerinin kendilerini diyet yapmaya zorladığını belirten adölesanların (çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemindekilerin) bazıları sağlıksız diyet yapma davranışları geliştirmişlerdir. Ağırlık kontrolü için diyet yapma fikrine odaklanmak “zayıflık” idealinin daha da güçlenmesine ve zamanla obezite riskindeki artışlara bile yol açabilmektedir. Zayıflık idealinin güçlenmesine bağlı olarak uzun dönemde yeme bozuklukları gelişebilir. Aileler diyet yapma davranışının çocuklar üzerindeki tehlikelerini ve sağlıklı alışkanlıkların desteklenmesi için neler yapılabileceğini diyetisyenlerle konuşmalıdırlar”.

Suyu oturarak içmek çok önemli

Ayaktayken su içilmesinin çeşitli sağlık sorunlarını beraberinde getirdiği bildirildi. Anadolu insanının da yıllardan beri oturarak ve hatta elini başının üstüne koyarak su içtiği bilinir.

Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Kimya Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Uslu, vücudun susuz kaldığında beyin hücrelerini susuz bırakmamak ve beyne az kan gitmesini önlemek için başta kol ve bacak olmak üzere, böbrek ve akciğer damarlarından kanın çekilerek beynin su ihtiyacının karşılandığını söyledi.
SUSUZLUK TANSİYON, ROMATİZMA, UYUŞUKLUK, BEL AĞRISI NEDENİ OLABİLİR
Susuz kalma neticesinde damarların büzüşerek daralması ile yüksek tansiyon, romatizma, uyuşukluk, halsizlik, bel ağrısı gibi en temel rahatsızlıkların ortaya çıktığını ifade eden Uslu, bunun yanı sıra histamin salgısının mide asit salgısını artırdığını, bunun da gastrit, ülser, reflü, mide ağrısı ve sonunda kanser hastalığına neden olduğunu belirtti. Uslu, akciğer damarlarının büzüşmesinin nefes darlığı ve astım gibi hastalıkların en temel nedeni olduğunu vurguladı.
BÖBREK VE SAFRA TAŞINA NEDEN OLABİLİR
Böbreklerden suyun çekilmesinin böbrek taşlarına neden olduğunu, damarların iyice büzüşerek ve idrar çıkartmayı azaltarak su kaybını önlemeye çalıştığını anlatan Uslu, "Bu da yalnız böbrek değil safra taşı oluşmasına da sebep oluyor. İdrarın sürekli böbreklerde tutulması böbrek hasarı ve böbrek yetersizliğine neden oluyor. Su içilmediği sürece tansiyonumuzun yüksek kalması damarlarımıza ciddi zarar verince öncelikle nefes darlığı, astım, epilepsi ve kalp hastalıkları ve hatta kalp krizi riski başlıyor. Kan şekerinin yükselmesine bağlı olarak şeker hastalığı ortaya çıkıyor" dedi.
"HERKESE GÜNDE İKİ LİTRE SU İÇMEYİ TAVSİYE EDİYORUM"
"İnsan ne kadar susuyorsa o kadar su içmeli" önerisinin yanlış olduğunu savunan Uslu, şöyle devam etti:

"Yalnızca hayatı sürdürebilecek kadar su içmek sağlıklı bir yaşam için yeterli değil. Birçok insan yeterli sıvı aldığını düşünüyor çünkü alkol, asitli içecekler, şekerli meyve suları gibi çeşitli sıvılar alınca vücudunun su ihtiyacını karşıladığını sanıyor ama bu doğru değil. Özellikle asitli içecekler bırakın faydayı sağlığımız için çok zararlı sıvılardır. Bu tip içecekler dudak kuruluğunu geçirdiği için susuzluğu hissedemiyorsunuz."

Uslu, suyun az tüketildiğinin tek göstergesinin idrar olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:

"İdrarın berrak ve kokusuz olması gerekir. İçilen su aşırı soğuk olmamalı ve su yemekten en geç yarım saat önce içilmelidir. Yemekle alınan su midemizdeki asiti seyreltir ve bu da yemeklerin sindirilmesini azaltır. Yatmadan evvel mutlaka bir ya da iki bardak su içmeye özen gösterilmeli. Su oturarak içilmeli. Ayakta su içildiğinde doğrudan onikiparmak bağırsağına geçer. Oturarak içince su önce midede birikir, içinde mikrop varsa ölür ve daha sonra oniki parmak bağırsağına geçer. Oturarak su içme usulüne uymakla insan kolera da dahil birçok bulaşıcı hastalıktan korunmuş olur. Halkımıza su içmeyi öğretebilirsek obezite başta olmak üzere çok sayıda hastalığın önüne geçmiş oluruz. Herkese günde iki litre su içmeyi tavsiye ediyorum."

Facebook yasaklanıyor tuzağına sakın düşmeyin

Twitter ve YouTube'un ardından Facebook'un yasaklanıp yasaklanmayacağı hep soru işareti olarak kaldı. Bunu fırsat bilen hacker'lar ise Facebook'ta yeni bir salgın başlattı. 'Arkadaşlar Facebook Türkiye'de yasaklanıyor' başlıklı gönderilerde iki gündür patlama yaşanırken, kullanıcıların yasaktan etkilenmemesi için verilen linkteki programın indirilmesi isteniyor. Elbette ne böyle bir yasak söz konusu, ne de sizi yasaktan koruyacak bir program!

Gün geçmiyor ki Facebook veya Twitter'da yeni bir salgın baş göstermesin. Son olarak Facebook'un yasaklanacağını iddia eden bunun sözde reçetesini sunan mesajlar sosyal medyada hızla yayılıyor. İşte o mesaj;
"ARKADAŞLAR FACEBOOK TÜRKİYE'DE YASAKLANIYOR!!!
Bu hafta sonu Facebook Türkiye'de yasaklanacağını söylüyor bütün haberler. Biraz araştırma yaptım ag antisansür diye bir program buldum. Şu an YouTube'a falan girebiliyorum sanırım Facebook'ta da işe yarar. Lütfen herkes programı indirip kursun AG Antisansür"
Bu şekilde hacker'lar kullanıcıları virüs olduğu şüphe götürmeyen link'e yönlendirirken, link'e tıklayan kullanıcıların bilgisayarına 'antisansür.exe' isimli bir dosya yükleniyor.
Virüsün bilgisayarda nelere yol açtığı henüz bilinmezken, ilk etapta "Facebook yasaklanıyor" başlıklı mesajı kullanıcının hesabından paylaştığı ve bu şekilde yayılma şansı bulduğu dikkat çekiyor.
ASLA TIKLAMAYIN
Facebook'un yasaklanması gibi bir şey söz konusu değil. Böyle bir şey olsaydı dahi adı sanı duyulmamış ve kimden geldiği belli olmayan bu tür link'lere tıklayarak .exe soyadlı dosyaları indirmek oldukça tehlikeli. Bilgisayarları kontrolüne kolayca alabilecek bu tip programlardan kurtulmak da yüklemek kadar kolay olmadığından ve her antivirüs yazılımı bu hataları bertaraf edemediğinden siz siz olun, bu tip iletileri dikkate almayın.
Ülkemizde halen erişime kapalı olan YouTube'a girmek isteyen kullanıcılar istedikleri halde DNS numaralarını değiştirebileceği gibi, güvenilir VPN uygulamalarını da indirerek siteye erişim sağlayabiliyor.